15 Aralık 2010 Çarşamba

nefret edilesi gereksiz ünlüler listem ve onlar için dileklerim...

Bu yazı ağır hakaret içerir...

1.gülen kadın : gülmek güzel bir duygudur. anırır gibi yapılmaz. her seferinde haddinden büyük birşeyin üstüne oturmuşçasına gülerken umarım kıçın yırtılır ve bir daha gülemezsin. yapmacık orospu.

2. gecelerin yaramaz çocuğu: insanların konuşmalarıyla yada herhangi başka saçma sapan şeyleriyle dalga geçmeye çalışırken kendini bilmez bir magandanın rastgele salladığı bir kurşuna kurban(?) gidesin. fakirlere dağıtılmayasın. ezik piç.

3. adını bile hatırlamaya gerek duymadığım, komedi dizilerden birindeki süper gerzek mal adam. sana küfür etmeye yada bir şey dilemeye bile gerek duymuyorum.

4. manken kadın: güzellik anlayışının gerçekten göreceli olduğunu gösterdiğin için sağol. gerçekten. onca çirkinliğine rağmen tvlerde oranı buranı açarak bir şekilde seni ünlü eden bir şekilde bu abazanlara pazarlayanları sikiyim. seni beğenen yurdumun mal abazanları arasında kalasın. tost yerken boğulasın. çirkin kaltak.

5. çirkin sesli kadın fantazi şarkıcısı: en başta seçtiğin tarzı sikiyim. senin kadar iğrenç görünüme sahip bir kadının ne haddine "fantazi" kelimesi. sesini unkapanında "beni meşhur etmezseniz alayınıza gider" zorla dinlettirdiğin müzik adamlarının yedi sülalesiyle zenciler porno film çeksin. seni de aralarına almasınlar. senin yaptığın şeyi şarkı diye dinleyip onunla duygulanan arabesk düşünce akımını(?) sikiyim. hiç heveslenme seni düşünmüyorum bile. binlerce penisin arasında kalıp kokainden dökülmüş dişlerini hiçbirine değdirememen dileğiyle.

6. bu maddede iki şekil var.

a. kıro görünümlü erkek pop şarkıcısı

b. beyefendi görünümlü belli bir yaşı aşmış fantazi şarkıcısı:

ikisi içinde dileklerim aynı. umarım o ilaçlarla yaptığınız kaslarınızla ve efendi tarzınızla birbirinizi pompalaya pompalaya ölürsünüz.

7. insanlara zenginin donunu en önemli olaymış gibi lanse eden magazin habercisi: daha önemli şeyler oluyor seni örtbasçı orospu çocuğu. mankenin iç çamaşırını çocukların gözüne sokmaktan vazgeç atık. yukarıda saydığım insanlar arasında en çok senden nefret ediyorum. yaptığın iğrenç işinde gözünü para hırsı bürümüş şekilde ağzından köpükler saçarak geber.

şimdilik bunlar bu gecelik küfür stoğumu doldurur.

ek olarak ta bu gerizekalıları ünlü(?) eden zihniyeti eşekler kovalasın.

saygılar. 

18 Mart 2010 Perşembe

gerçekte soğuk bir savaştır aşk. üşürüsün, sarılırsın yalnızlığına.

patladı...
en sonunda patladı...
haftaları bulan sessizlik
kocaman bir çıbanın patlaması gibi
tok, demir gibi
bir sesle son buldu...
(aşk)

söndü..
ayları bulan içten içe kemiren nefret.
tıknefes bir çocuğun yarısı şişmiş
bir balonu elinden kaçırışı gibi
ossuruğumsu sesler çıkarta çıkarta,
homurdanarak usul usul sustu...
(kadın)

ve bu şaçma patlamanın yıkıcı
"blast etkisi" ...
atom bombasına maruz kalmış
bir çöl gibi
toz oldu gitti...
(adam)

9 Şubat 2010 Salı

kim hayallerini katlayıp koymaz ki kırılgan bir kutuya bazen.


kim gitmek istemezki?
kim sıkılmaz ki haytaından bazen?
kim üzülmezki yaşlanıp
ölüme bir adım daha yaklaşınca?
ve kim hayallerini katlayıp koymaz
kırılgan bir kutuya hayat denen şey
umudun önüne geçmeye başladığında

evet şimdi parmaklarımızı sayıyoruz
beklenen zaman ne zaman gelir
o parmaklar nereleri gösterir
ve avuç ne zaman yalanır
istenilen hiçbir şey olmadığında...

6 Şubat 2010 Cumartesi

Barda oturmuş boş gözlerle anlamsız kalabalığa bakarken...

... nedendir bilmem böyle saçma sapan bir şey düşündüm.

Hayyam görse çatlar, gidip çarşaflı kadının yanına şeriat kurallarının geçtiği kısasa kısas bir barda oturan sarıklı cübbeli adamların içinde utanmadan çekinmeden söylerdi... derdi ki;

-" Ben görsem çatlarım. Şarap bilse kendini erir şerbet olur. Salar acısını tesitinin en dibine."

Bende dayanamadım. gittim dedim ki;

"Bir kadının dudaklarına bu kadar mı yakışır kadeh?"

Yüzüme aptal aptal bakan iki göz, söylediklerimden emin olmayan iki kulak ve aslında ne söylediğimin önemi olmadığını, ne olursa olsun geceyi benimle geçireceğini anlatmaya çalışan bir ifadeyle karşı karşıya kaldım.

"Bir erkeğe yakışıyor şiir yazmak." deyip elini uzattı. Elini tuttum. Kadehli elini.

Çıkarken kapının ağzında, yanına çömelip kusmasını izledim. Bilmiyorum o an iğrenç gelmedi az önce bir tanrıçanın dudakları olarak düşündüğüm, şimdiyse ağzından yere kadar tükürük sarkan dudaklar. Eliyle ağzını, elini duvara sildi.

"Üzgünüm..." dedi.

"Herkes kusar." dedim.

"Kendimi iyi hissetmiyorum" dedi. "Beni taksiye bırakır mısın?"

(Kafamın üzerine elimi uzattım. Sırtımı yokladım. Ne hare ne kanat...)

"Hayır."

Geri döndüm. Bara oturup boş gözlerle anlamsız kalabalığı izlemeye devam ettim. Başka bi atraksiyon olmadı o gece.

5 Şubat 2010 Cuma

ipinden bağımsız kuklalara dair


karmaşalara teslim etme kendini bebeğim
tutkulara kapat kalbini
sevgini gözardı et bazen
her şeyi gözardı et bazen
ve sahip ol iplerine

kuklalar sevimli ama aptaldır bebeğim
yönetilmeden yaşayamazlar
yontulmadan önce bile daha değerliydi bazıları
onlara yaşam veren sen ol!
yont yönet ama iplerini verme başkasına

büyük maskeler takmış küçük
suratlı insanlara inanma
sözlerini yutarlar bebeğim
kendine ait ol
başkasının eğlencesine konuk olmak yerine...

29 Aralık 2009 Salı

iki kişilik düşünce söylemleri

olay: bir parkta bir kadın ve bir adam. birşeyler hakkında düşünürler. bu yazılanlardan onların haberi yoktur. tanımıyorlar birbirlerini...

1.- ne kadar da kırılgan
2.- ne kadar da mutsuzum.
1.- birazdan aklım ulaşacak ona.
2.- elinde kocaman bir balyoz hayatın
1.- öfke?
2.- vuracak kafama kafama.

1.- ne kadarda yararsız
2.- ne kadarda umarsızım.
1.- küçük şeyler yetmeyecek mutlu olmaya
2.- ve hep acı zehir beynimde
1.- hayalller yıkılacak ufak bir sarsıntıda.
2.- yakacak gırtlağımı.

1.- ne kadarda hüzünlü
2.- ne kadarda üzgünüm
1.- beklemek.... kaçırdığın son otobüsü beklemek gibi beklemek...
2.- beklemek.... ne kadarda sersemce...
1.- öyleyse bende yürürüm...
2.- bir yerlere gidip sessizce ölmeliyim.

p.s. çizgi birleştirme oyunları vardır ya; saçma sapan noktaları birleştirince
aradan bir şeyler çıkar... haydi oynayın.

22 Aralık 2009 Salı

evde zulalanmış, yıllanmış birayı öğürmeden içerken...

- sana uzun zamandır bişeyler göndermiyorum. senden de ne ses duyuyorum ne seda...
- öyle.. doğru bu söylediğin.
- doğrulardan başka bişey söyleyemem ben. kızarırım yalan söylerken (tebessüm)
- yok canımm. peki kabul. bi görüşür üç görüşmeyiz de, biliriz arkadaşımızı dostumuzu. neyse kabul.tebessüm benden de
- yıllanmış bi bira buldum evin ücra bi köşesinde ağzımı ıslatıyorum onlan.
- bi evde..buzdolabında olduğunu varsayıyorum. bira yıllanıyorsa söyleyecek pek fazla şey yoktur
- buz dolabında değildi efendim kendileri yatak altına dolap üstüne gitar kılıfına bira zulalardım bazıları bu da unuttuklarımın arasındamış
- ne söyleyeceğimi bilemedim pek...zulalanmış birayı içmekde keyiflidir heralde..dudaklarımı değdiriyorum dedin ya.. "su çürüdü" geldi aklıma A.Telli'nin... ama durumun o kadar acıklı olmasa gerek
- güzel bi şiir... ne yazık ki o kadar acıklanamayacak kadar modern bi zamanda yaşıyoruz hep beraber. ki bu da ayrı bi acıklı durum doğurmakta.
- modern zamanların acıları daha fena oluyor. tatsız tatsız
- biz biraz daha orhan velisel acılarla boğuşuyoruz gibi geliyo bana. bırakmıyor geçim derdi falan...
- orası öyle..ben henüz aile olmadığımdan ve olmayı da düşlemediğimden, çok acıtmıyor parasızlığı pulsuzluğu... ama ne demek istediğini anlayabiliyorum, zor.
- anlaşabilmek ne güzel.
- bahsettiğin mevzuda anlaşılabilme zorluğu çektiğini sanmam...dünyanın çok büyük bir yüzdesi seni senden daha iyi anlıyordur malesef... açız fakiriz ve düzelecek gibi değil. sen nasılsın başkaca? çok zaman geçti diğmi?
- her zamanki kadar işte. sadece bir kaç yıl. bu yüzden herkes kadar çabuk yaşlanmayacağız
- bilmiyorum dostum..hayat karşıma mutlu olacağım şeyler her çıkarmadığında, ben zaten hastalıklı şekilde hep içsel nostaljiler yaşıyorum...ve bi süre sonra çok can sıkıcı oluyor
- peki neden bu kadar zor bu mutluluğu yakalamak
- zaman geçtikçe galiba zor oluyor..hani ne güzel söylemiş bi kadıköy şairi( cenk taner) törpülenir cesaretler günün birinde...onun gibi hiçbirşey yeni değil...
- şöyle bir silkelensek bi eskici dükkanı dökülür üzerimizden sahi.
- öyle...dost arkadaş toplantılarında..gözlerimin içi parlayarak ...hani..li cümleler kurmaktan sıkıldım artık
- ciddi anlamda adam gibi adam krizide var sanırım bu ülkede
elini uzatsan dokunamazsın
söylemek istesen konuşamazsın
bir kadeh içmeden serhoş olursun
- sorma... nasıl derin bi derttir bu söylediğin, anlatamam.. o kadar yabancıyız ki..
başka dünyalardanız ve sevmiyoruz birbirimizi.benim ağzım onlara kulak...
- bütün gün ne yaşça akran ne akılca akran insanlara katlanmak gerçekten zor. bronz bir heykel gibi hissediyorum kendimi bazen. sanki zaman-ı mazide bişeymişte hala ona saygı duyuyor insanlar. ama tepene de kuşlar sıçıyor bir yandan
- nasıl? mutlu musun? en can alıcı sorayım bari..o kadar zamanki sessiz sedasız zamanların yüzü suyu hörmetine.
- ben küçük zamanlardan, durumlardan mutluluk sıyırmaya çalışan sade birisiyim şu sıralar. ya da olmaya çalışıyorum anlıyacağın. hep arıyorum. mutluluğun kapısındayım ama evde kimse yok. Gözlerim sokaktan gelecek siluetlerde, kulaklarım çocuk sesine hasret...
- öyle bi şiir vardı...sonra şarkı yapmışlardı..eski zamanlardan yine..onu hatırattı..ilhan irem söylüyordu sanırım..evde kimse yok.. neyse... affına sığınarak tahmin ediyorum..en azından önü görülebilir bi hayatın var, "yalnız"değilsin..bunlar önemli şeyler..benim bi yıl sonra nerde olacağım yıllardır belli değil
- bunlar seçimlerle başa gelen durumlar. senden de uzak değil inanıyorum.ve biliyorum ki bir yıl sonra sana seslendiğimde burda olacaksın. sen iyi bir dostsun birde bakmışın kafamıza esmiş ve bir tekne kiralayıp denize açılırız.
- böyle olduğunu bilmek çoğu zaman tek teslellim... adresimi bilen üç beş dost var şu hayatta arkamda... gerisi silme yalan
- eyvallah diyorum hafiften üzülerek senin üzülmene. uzun zamandır biradan bu kadar keyif alamıştım. şimdi gidip alamayacaka kadar tembelim ne yazık ki.
- bazen bi tanesinin tadı yetiyor..o zaman bira başka bişey oluyor..ben de arada yaparım..bi tane, sadece tadını özlediğim için.
- ya içindesindir çemberin ya da kıyısında bira içersin kimileri...
- öyle..fransız filmlerindeki gibi..hani küçük paralarla büyük filmler yapılan fransız filmleri... onlardaki küçük tesadüflere inanacak kadar umutlu hisssettiğim zamanlar dışarı çıkıyorum, dolaşıyorum hani çocuk sek sek oynar yer seramiklerinin karoları arasında üçe zıplarsam annem iyileşir der beşe zıplarsam annem bu gece eve döner der ya da köşedeki araba sağa dönerse beni seviyodur sola dönerse sevmiyo.
- güzel bi his sevdim bunu
- çocukluğu kaybetmeyenlere...ondan korkuyorum ya..az kaldı, ne saçma şey şu çocukluk diyecem bi gün... o zaman önemli bir zincir kırılacak belki
- bu hissin eksikliği zor olsa gerek yeşile döner insan alim allah
- öyle..kim akan şarkı düzeninde demezki sıradaki şarkıyı bana söylüyor..çoğu zaman içinden geçirilir. ayıptır dışardan söylenmesi. mesela çok düşüncelisin, eve dönüyosun, çıktığın merdivenin basamaklarını sayrasın, tekse olumlu çiftse yaramaz.
- vay vay neler çıkıyo. çok güzel. ben de o vazoyu ben kırmadım ifadesini çok kullanırım. sokaktan geçen çocuklarda cips isterim. derim ki;"çocuk bi tane versene!" ya da bisiklete tur isterim "çocuk bi tur versene. şurdan döncem olum" valla bak
- heee evet..ben eskiden çok yapardım..hep reddedildim..çocukluğumdan beri.
- ben saftiriktim hep verirdim oyuncaklarımı
- ya da ablamla evde oyun hamuru yapalım sitenin bahçesindeki çocuklara satalım para yapıp şarap alalım planlarımızda hep felaketle sonuçlanırdı
- amaç güzel
- o ulvi amaç uğrunaydı zaten hep o kutsal beyin fırtınaları
- sonra birgün iki adamla tanışılır şarap parası için çalışmak gerekmediği anlaşılır içten içie sinir bile olunur.
- hee sorma... tarzımız olmayan sinyal olaylarına soktunuz bizi sonra ben geldim mersin'de bile sinyal çekip tren parası buldum kendime
- sende yetenek vardı hep ben biliyordum bunu.
- bendeki tiyatro oyuncuşuğunun ışığı bi tek burda parlamış demekki.
- ben o yeteneği istanbul'da bir iki şişe şarap için satmışım şimdi bunu anladım
- o şaraplardan geriye kalan güzel kızıltılar dozunda yaşandı herşey.
- pişman değilim elimde olsa yine yapardım.
- ben memleketin biçok siktirboktan şehrindeki küstah tipleri hep o günlere güvenerek azarladım.."sen kısa pantolonla dolaşırken, biz taksimde şarap içerdik..kes ulan" diye.
- anlatacaklarım var da..sorma uzun hikayeler..çoğu da eğlenceli ama..belki bi gün denkleştirir şarap içeriz.. o zamana anlatırım.
- beklerim sevinirim bile
- ya zaten şöyle noktalı virgüllü konuşabildiğim tek insansın inan ki
- tabi..birikmiştir zaten...hazır bahsetmişken ses seda vermene sevindim tekrardan görüşmek ümidiyle
- o ümidi hep taşıyoruz. selametle.
- sana da...
- sesindeki o üzüntü neden ki ?
- yaşadığım yeri sevmiyorum ve yalnız hissediyorum kendimi gün geçtikçe..daha ne olsun..hep aynı terane bendeki
- üzülmeni istemem yine de
- biliyorum..ama hayat hep karşıtıyla vardır..diyalektik bunu öğretti bize en azından..üzüldüğüm kadar sevinirim bu hayatta..
- sevindiğin kadar da üzülürsün o zaman. siktir et diyalektiği bi süreliğine, ikisini de sade kullanmayı bi dene aralarında bağlantı yokmuş gibi dene.
- öyle de...benim denememden daha karmaşık bişey belki de..ama özolarak, söylediğim umut vericiydi.. godo'yu beklemek gibi olsa da. napayım.zaman geçsin işte.. bu yaştan sonra aaa güneş pırıl pırıl ne güzel gün diye sevinecek halim yok herhalde
- o kadar da değil canım (gülüşmeler)
- bunu salık verenler var biliyo musun..utanmadan..kıçımla güldüm.
- komikmiş harbiden. o görmezden gelmek. ibnelik düpedüz kendini kandırmanın dik alası.
- yok becerebilene aşkolsun..salaklık üstü bi meziyet..ya da nirvana durumu..kafam karışır böyle durumlarda dilim kekemeleşir..ben beceremiyorum arkadaş..bana lök diye mutluluk düşecek yukardan.. miyobum zaten oldum olası...küçüğünü göremem ben
- kocaman mutlulukların löp diye kafana düşmesi dileğiyle
- güzel bi yılbaşı kartı olmuşş...eski usül..yaşlıyız ya üstat..hani o bakımdan
- önümüz kurban... ona da bi tane yollarım
- haydi... selamlar ederim. ne güzel sohbetti özlemişim.
- önden bayanlar buyrun efendim